Kendi kendinize konuşmaya başlıyorsunuz. Yıllardır üstünde uğraştığınız, sakız gibi çekiştirdiğiniz, orasını burasını kesip biçtiğiniz bir şeyi artık nihayet patlatmak üzere olduğunuzu ve tüm dünyanın eseriniz karşısında taş kesileceğini sanıyorsunuz halbuki elinizde somut hiçbir şey yok; giderek dallanıp budaklanan ve her uzadığında bir daha temize çekilen projeler dışında. Lise 1 Matematik’ine yetişmek için Kümeler’e dönmek gibi bir şey. (Ezberleyene kadar İstiklal Marşı’na ve Gençliğe Hitabe’ye dönerdim) Bu ısrarlı ama verimsiz yaratıcı faaliyetler beraberinde kaçınılmaz olarak hayali röportajları getiriyor:
-Pisi Muhabir, kitabınız çok etkileyici. Nelerden besleniyorsunuz? “Blok flüt çalan çocuk” adlı öykünüzde post-Markist savruluşları mı eleştirdiniz? Geleceğin Nobel adayıyla mı söyleşiyoruz acaba şu an?
-Sevgili Pisi Muhabir, çok kısa süre içinde YouTube’da Enes Batur’dan bile fazla takipçi sayısına ulaştınız, üstelik boş yapmıyorsunuz. Son derece kendine özgü, aman yarabbi bir ‘sense of humour’unuz var; alışılmamış/orijinal/derin/cinsel ama kadın düşmanı değil, insanlar size bayıldı yahu, bu başarıya nasıl ulaştınız?
-Resmi hobi olarak yapıyorum diyorsunuz ama Instagram hesabınıza bakınca insan yıllarını resme adamış bir sanatçının sergisini gezermiş gibi hissediyor. Düşünüyor musunuz sergi açmayı?
Aliki demişti ki (lisans, yüksek lisans ve ötesi boyunca okuduğu kitaplardan hareketle) “Sen yıllarca Foucault’lara, Ranciere’lere, Adorno’lara kafa patlat sonunda “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur”a geliyorsun.” Dediği çok doğru. Spora gidebilmek için düzgün saatlerde uyanmak lazım ve mesela öksürüyorsan sigara içmemelisin. Ama ben işsiz, uykusuz, disiplinsiz ve halsiz çile dolduruyorum; yapılacaklar listem uzayıp gidiyor. Üşengeçliğim o kerteye vardı ki sifonu bile üç işemede bir çeker oldum. Medet ya medet. (Bir başka Aliki derdi ki, inanarak söylemezsen olmaz, ama okyanusun ortasında bile olsan, içli içli haykırırsan yardım gelir)
Bence hiçbi türlü olmuyor.
Hayatta en beter şey sanırım insanın kendisiyle meşgul olması. Çok kötü bu. Bu gelişmiş sürümün temelinde aynaya bakıp adını söyleyen birey var, sadece 1’li 0’lı şeylere dili dönüyor.
Bak günlüğe çevirdin açtığın blogu da. Hani siyasi-kültürel-mesleki şeyler yazacaktın? Yazamazsın tabii, beslenmiyorsun çünkü. Dışarıda neler neler oluyor sen oraya bir de muhabir yazmışsın, kıçımın muhabiri, g. zekalı narsisist.
*Narsizm için Freud’un uygun bulduğu tabir sanıp bunu kullanırdım ki tersi olduğunu (“Bu çok kakafonik, ben buna narsizm diyeceğim” demiş S. F) öğrendim fakat hay aksi elim/dilim alışmış olduğu için ben artık böyle diyorum.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.