Yeni Yutubır Keşifleri ve Ankara

hangoutsscreen_3.0

Sevgili blog,

REDDİT İNTERNETİN İLK ZAMANLARINA BENZİYO!!

Reddit’i karıştırıyordum -O da bir yoluymuş trafiği arttırmanın ama ben nasıl bir yoludur pek anlamadım. Burdurland diye bir topluluğa düştüm ve topluluğun açıklamasında “Porçay” diye bir şeye rastladım. Porçay ne filan derken bu da böyle bir yutubırmış:

Bu eski hali. Bu da Norman gibi, eski hali cici olanlardan. Ekşi’de epey bir “çok bozdu” muhabbeti dönmüş, anladığıma göre g.dü kalkmış, narsistikleşmiş (aslında başından beri ben merkezli bir mizahı varmış gibi geldi bana, bu da tek başına kötü bir şey değil kanımca, ayrıca böyle kaş göz kombinim olsa peygamberliğimi ilan ederdim) bir de tehditlerden tırsıp eski güzel videolarını silmiş. -Bir gün az ünlü olursam kesin aynısını yaparım, tehditlerden tırsmak kadar insanca bişey olamaz bence. (aslında lafı sürekli kendime getirdiğime göre sanırım benim de çok ben merkezli bi mizah… -Alikiler hiç gülmedi videoma, biri de dedi ki “Kuzum bu kara mizah değil sadece kara olmuş.” OK.)

Anyways.

Bu insanın bir çok güzel isimli merak uyandıran videosuna, silindiği için erişemedim. İmam Hatipli Metalciler mesela. Ama mesela çayla slime yapmaya çalıştığı bir videosu var ki, konsept olarak düşünülebilecek bir şeyi (anti- slime videosu çekiyoz) doğaçlama güzel kıvırmış. Yani olaylar beklediği şekilde gelişmiyor ama verdiği tepkiler filan lo-li-ta…

Doğal olmak önemli sanırım. Ama antipatikseniz olmaz. Doğal sempatik, iyi bir şey, ama bunlar bir şekilde sempatikliklerinin farkına vardırılıyor (allam çok tatlış-öyle ponçik-böyle minnak) ve doğallığını yitiriyor. Nitekim yukarıdakine de öyle olmuş sanırım. Bir de yaşı ilerledikçe bebeksiliği gitmiş -kaşları normalleşmiş ama.

+Tuhaf bi şekilde ekipmanını yenilememiş hatta sanki daha da boktan ekipmanlarla çalışmaya başlamış. Ben bir yutubır’da gelişme görmek isterim ama şimdiye değin gözlemlediğim hemen herkes nasıl başladıysa öyle gidiyor. Koymuyorum yeni videolarını, böyle hatırlayalım bu gencimizi.

KURCALA

Bu da Ankara ziyaretimde “Gerçek mizah na böyle olur, senin yaptıkların… Iğhhhh…” diyen dostlarımın bana hediyesi:

Çok güzel. “Mehraba ben Ateşkes”i hatırlattı girişi. Ondan önce de Beyazıt Öztürk skeçlerinde yapıyordu aslında. Yüz kere yapılsın yüz kere gülerim. Alt ses üst ses birlikteliği ömürlük gülünesi bir şey. Benimle aynı fakülteden geçmişler, bir alt dönem ya da iki. Tanışamadığımıza üzüldüm ama tanışsam arkadaş olamazdım muhtemelen, samimi olmadığım matrak insanların yanında aşırı kasılıyorum. Ama bana hatırlattı, Aliki’nin bir arkadaşını; bu çocuk “Ben film değil de fragman çekmek istiyorum” derdi. -Bu kadarı bile bence komikti. (Şu ara tüm dünyayı komik/komik değil ekseninde bölüyorum ya rabbim çıldıracam (

Bunları da saçma sapan adı yüzünden gömdüler bence sözleri de müzikleri de gayet güzel.

“Yolda burda bi yerde.
Aklı rakıda ciğerde.
Cuma günü içmez amma.
Daha ilerde illallaaaah…” (bu son kısmı “la ilahe illallah” diye söylüyordum ben, pii!)

Kapa parantiz.

İşte o arkadaş, Japonya’ya gitmek istiyordu bir de. İkisini de yapmadı hariciyeci oldu. (Başka bir bakanlık da olabilir unuttum şimdi) Bu çocuklar yapmış ama, fragman çekmişler. Kurcalarsanız bulursunuz. Poşet İsmail filan var içinde. (İsmail de bizatihi komik bi isim mesela, Poşet Ercan’a gülünmez)

GÜNÜN ŞİİRİ

Ankara’daki evimin duvarını siyaha boyadıktan sonra yazdığım, politik göndermeler içeren, Yasak Meyve’nin yerden yere vurmaya dahi tenezzül etmeden çöbe attığı şiirimi buraya yapştırıyorum, peygamber deyince aklıma geldi:

Peygamber gibi bişey bekliyorum

Sen o geminin hiç kimsesiz bineni

Düşünüyorum duvarımda gözlerin

Siyah neydi renk olmadan önce

Burası nerenin başkenti

Ama en önce nedir belimde

Bu gayrı meşru salkım saçaklar

Uçurtmalara ve balonlara tutkun

Annemin kızının marifeti

 

Yürümeyi öğrenemediklerimin kavgasında

Paçalarını çekiştirdiklerimce tekmelenirken

Senin suskunluğunda kayıp

Kökleri yanmış bir dünyada

Kızıllara soruyorum

-Neden efendimiz.

 

Yeşillere

-Neden onu ana şevkatiyle sarmadınız.

 

Sarı

Neden depresif bir renkti

 

Mavi

Çünkü gökyüzü (Çünkü devlet korkusu)

 

Dün gözlerim çay içtiğim bahçelerde dalıyor

Ve balkon demirlerinin ardında yarın

Kedili gençli hesaplı hesapsızlarının yolları

Sonu gelmezmişçesine uzuyor

Ardına değil de önüne çağırıyor beni

Ve ben saçağın bir ucu iki parmağımın arasında (niyetim iyi)

Kıpırdamadan durup düşünüyorum

 

-İşitebilmek için seni

Acep hangi kıyıda durmalı