Karantina, Kediler ve Mizah

Sevgili blog.

Ofisimiz bugün itibarıyla tatil edildi ve sanırım bu, benim orayı son görüşüm oldu. Çünkü -resmi olarak bir türlü gelmeyen- karantina, sözleşmemin biteceği tarihi de içerecekmiş gibi görünüyor. Kafası sonradan geldiği için hüzünlenmedim, zaten pek kimseyi de görmedim -Gördüklerimle vedalaşsam iyiydi.

Taksiyle gidip yürüyerek döndüm. Yürüdüğüm yol güzeller güzeli Gayrettepe semtini de içeriyordu. Biraz iyi geldi. Ama Gayrettepe’yi geçtikten sonra işler çirkinleşti. Artık maskemin içinde nefes alamaz oldum + maskenin lastiği kulağımı yara yaptı. Yetmezmiş gibi telefonumun şarjı bitti ve müziksiz kaldım.

Kimse Korona’yı Sallamıyor

İnsanlar hala markette filan elliyor birbirini. Taksiciler ve kasiyerler, eczacılar gibi bilinçli değil. Ofisimiz de bilinçli değildi. Görüştüğüm kimsenin maskesi yoktu. Ofisimizde yaşlı insanlar da var. Ne bu rahatlık anlamıyorum. Sokağa çıkma yasağı gelmeden kimse bir şeyi ciddiye almayacak sanırım.

Pazartesi gelebilir diyorlar. Bilmiyorum. Hiç de öyle görünmüyor. Hiç değilse toplu taşıma komple iptal edilseydi… Hala dışarısı insan kaynıyor ve 25 kişiden belki birinde maske var.

Bu dönemi bol bol video çekip kurgu yaparak geçirmek niyetindeyim.

GÜNÜN KEHANETİ

Bu dönem Youtuber’larında bir patlama görülebilir. Pek çok insan Youtube’a saracak. Bu yalnızca kehanetim değil dileğimdir. Yeni bi’şeyler keşfetmeliyim.

Ev Hayvanları Karantina Hakkında Ne Düşünüyor?

Bunu düşündüm. Mesela benim kedilerim benden çok sıkılmış gibi. Sürekli evde durmama alışkın değiller. Oradan oraya koşturuyorlar. Belki ben yokken de yapıyorlardı bunu, şimdi hep yanlarında olduğum için fark ediyorum. Ama hep böyle olsalar eve geldiğimde eşyaları yerli yerinde bulamazdım -şimdi çamaşır askısını devirdi mesela biri- bu kuduruklukları benim sürekli varlığımla ilgili olmalı. Yani bana öyle geliyor, bilmiyorum.

Köpekleri de merak ediyorum. Onlar gezdirilmek ister, dışarı çıkmak ister. Bugün bol bol köpeğini gezdiren insan da gördüm. Sorumluluk önemli bir şey tamam, kimyasal bir saldırı altında değiliz sonuçta ama bu köpek gezdiriciler maskesiz ve takip mesafesine aldırış etemksizin yürüyor, onlar yüzünden ben caddeden yürümek zorunda kalıyorum.

Maskesiz insanlar durumun vahametini anlamamıza engel oluyor bence. -İşyerinde biri bana bunun tam tersinden yakındı bugün, maskeliler insanı terörize ediyormuş, bence terörize olmalısınız zaten Tanrı aşkına.

Ben Neden Karikatürist Filan Olmadım.

WhatsApp Image 2020-03-20 at 20.38.30

Okurken bunu sorguladım. (Güzel kitab) Ben de böyle bir şey olabilirdim. Çizim yeteneğim de vardı. Neden mizah dergilerine yazı/resim filan hiç yollamadım? Sahiden bunların sıkı takipçisiydim. -Yoo aslında hiçbir şeyin sıkı takipçisi filan değildim. Ama her mevsimsel depresyon atağımda annem beni BJK Çarşısı’nın üst katına götürürdü, oradan eski Lombakları/Lemanyakları (1990’lı yılların sayıları) alıp eve getirirdik. Cinsiyetimi ve yaşımı bahane ediyordum sanırım. Bahane de etmiyordum, bu düşünülemeyecek kadar saçma bir şeydi. Halbuki şimdi bakıyorum, değilmiş. Gayet de olabilitesi varmış. Keşke deneseydim.

Lemanyak Şehitleri’ni çok severdim mesela. Bunu üç dört farklı çizer yapardı. Ekibin başına bir şeyler gelirdi, doğaüstü olaylar filan da olurdu. Herkesin farklı bir kişiliği vardı, o hakkında çok az bildiğimiz çizerler hakkında ipucu verirdi, biri ekonomiyle çok ilgiliydi mesela… Şimdi bir tek onu hatırladım. Böyle ilginç renkli tipler vardı işte. Kendimi orada göremezdim. Beni alsalardı da kesin en renksizleri olurdum. Bilmiyorum belki de olmazdım.

Andaç Gürsoy vardı mesela, ona üzülürdüm biraz. Kadın olduğu için o pek öne çıkmazdı şehitler arasında. Bir bölüm komple “Rus’a gitmişlerdi” mesela. Andaç Gürsoy aralarında yoktu. İçerlemiştim biraz onu aralarına almadıkları için. Kadınlara da genelev olmamasını kafaya takıp epey dertlenmiştim. Şimdi düşünüyorum da yersizmiş.

Hemeniygünnerdilerim diye bitiren biri vardı mesela, Ayrıntılar’ı yazan mıydı o? Pantolon’u da yazıyordu sanki. Ben onu pek severdim. Metin Fidan’dı galiba. Bir de Alpay Erdem’in Şevki Teyze’si ile İsmail Hasta Ruh’u vardı. Bunlar çok eyiydi.

Sonra bi çocuk vardı. Herhalde onu uzun süre almamışlar. Başladığı tarihten itibaren birkaç ay boyunca Lemanyak’a (Lombak da olabilir hatırlamıyorum şimdi) kabul edilme çabasını anlatıyordu. Her hafta yeni bi teşebbüs vs.

Yine ben bu dönem, Emrah Ablak’ı dergide çaycı sanıyordum. (Bir bölümde “ütü masası suratlı çaycımız” demişlerdi çünkü kendisi için) Birileri onun yeteneğini keşfedip karikatürist yapmıştı sonra filan, bu çılgın çaycı da Tübütak gibi bi harikayı bize sunmuştu. G. zekalıymışım cidden.

Inside-joke’lar okur tarafından anlaşılamayabiliyor.

Benim şakalarım da böyle aslında. Aramızda olsan gülersin yani. Temel sorun tek kişi olmam.

Anyways.

Tatlış şiirimle yazımı kapatıyorum:

GÜNÜN ŞİİRİ

Yemek yaparız.
Börek açarız.
Tetris oynarız.

Sıkayp yaparız.
Tez yazarız.
Ütü yaparız.

Indoor indoor indoor…
Indoor çılgınlarıyız biz!

Maske öreriz.
Şınav çekeriz.
Resim çizeriz.

Filim izleriz.
Ata… binmeyiz.
Kedi severiz.

Indoor indoor indoor…
Indoor çılgınlarıyız biz!