Oluyor canım, oluyor. Yani aslında hiçbir şey zaten yenisi gibi değil, bu bile her şeyin dönüp dolaşıp aynı tas ve hamama döneceğini gösteriyor. Bu yüzden hep “gibi, gibi, gibi”, geçmişi “gibi” ile anlıyoruz. Çağları birbirinden ayıran olaylar bile aslında bir travma yaratmıyor, insanoğlu bebekliyor çünkü, mütemadiyen; geçmişine de olduğu yerden bakıyor. Ve o “bundan sonra…” ayrımlarından geçen talihli ya da talihsiz şahitler de (duvar yıkıldığında geçtik, 17 Ağustos’ta geçtik, 11 Eylül’de geçtik, bunlardan sonra hep bir şeylerin eskisi gibi olmaması bekleniyordu ama bir şekilde hep eskisi gibi oldu) önce bir ayılma hali, sonra onu takip eden unutma haliyle kaldığı yerden devam ediyor.
“Ama efendim mizah…”
Ben şimdi, mizah üzerine düşünüyorum.
Ortalama olanıyla farklı olanı arasında çok ince bir çizgi var, farklı olan ve bir boka benzemeyen arasında da bir o kadar ince bir çizgi var.
Kamusal Mizah’daki bey mesela bir röportajda diyor ki, ofensif mizaha itirazım yok, ama mesela bir şey yapmış, komik değil. Söylüyorsun, diyor ki “ama bu ofansif”. Abi tamam da komik değil.
Hak verdim bu serzenişine, hatta bunun absürt komediye de uyarlanabileceğini düşündüm. Saçma sapan olan ve hiç güldürmeyen bir şeyler de var. Olmalı yani. Aklıma tek bir örnek gelmedi ama yine de ben bu düşünceyi benimsedim: Bir şeyin sırf absürt ya da ofansif olması o şeyin komik olduğu anlamına gelmez.
Her şey yolundaydı.
Derken Andy Kaufman’ı düşündüm.
Bu adam komik değil mi şimdi?
Belki değildir ama o zaman komik nedir.
Peki gülmediğin şey komik değil midir?
Madem komik neden gülmüyorsun?
Bunları böyle sorgularken işin şakası kaçıyor, tamam mı.
Böyle olmaz. Yani mizah yapmanın binbir türlü yolu olabilir ama böyle sorgulayarak yapılmaz. Ya da belki de yapılır. Sorgulayan mizah. “Kafa Açıyoruz”. Mesela. Böyle de bir trend başlatılabilir. Özgün olur mu olur. Ama dön dolaş yine aynı soru: Komik mi.
Asıl korkum bu da değil aslında. Asıl korktuğum şey, tam, “aha, işte bir damar yakaladım” derken o damarı kesmek ve tanıdık unsurun bölüm sonu canavarı olarak belirivermesi. Her şey özgün mü özgün giderken yolun sonunda birden ortalamanın da ortalaması bir mizahla kalakalmak.
Bilmiyorum bunları düşündüm, çekeceğim bir videonun ön hazırlığını yaparken:
“Pisi muhabir, dikkat et, aşırı derecede ortalama, hatta varoş bir mizah üretmek üzeresin, yapma!”
Ama yapmak da istiyorum.
Galiba bir deneyeceğim.
Belki de ortalama işler üretebiliyorumdur.
Yani insan aslında dahi değil, genelde. Hep bir, “Potansiyelimi kullansam süper olurdum ama bunlara gönül indirdim” durumu yok.
Öte yandan Freddie Mercury bir röportajında diyor ki, “Biz Queen olarak hızlı tüketilebilir, popi işler yapıyoruz.” Tevazu filan değil, gerçekten böyle düşünüyor. Bırak popi bir iş mi yapıyorum’un derdine düşmeyi, hiç de öyle değilken öyle olduğunu varsayarak canavar gibi işler üretmiş.
Yani belki öyle bir şey olabilir… Sen “Y.rak gibi bir iş yapıyorum aslında” diyerek üretmeye devam ederken, içinde bir cevher varsa yine sonuç muazzam olabilir. Ama yoktursa da bir bok olmaz yani, zorlamamalı.
Zorlamayacağım, evet, sorgulasam da sorgulamasam da zorlamayacağım, amentüm bu olsun.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.