Kimin ağzından anlatacağımı bilemediğim için yıllardır aklıma geldiği halde yazamadığım bir öykü idi. Eski Tanrılardan birini oynamaya karar verdim. Yunan mitolojisinden uzun saçlı güzel gözlü filan biri olabilir.
İdil’in dramı: Elde var sıfır
İdil onyedisinde bir genç kız idi, şeker yemeyi çok severdi.
Bir gün onu yanıma çağırdım ve dedim ki: İdil’ciğim gel bakalım sana bir sır vereceğim.
“Bugün kullarımdan senin gözünü açtım. Şimdi evrenin sırrını söyleyeceğim sana, ki yarın unutacaksın, bil ki insan başına gelen büyük şeyleri kendisi seçer. Bugün 17 yaşına bastın ve bilmeye hak kazandın. Bundan sonra her üç yılda bir 1 dilek hakkın olacak. Benden bir dilek talep edeceksin, karşılığında da üç kötüden birini seçeceksin. Sonra seçimlerini kader gibi yaşayacaksın, eski dileklerini ve ödemiş olduğun bedelleri, yalnızca üç yılda bir, beni gördüğünde hatırlayacaksın.”
İdil dedi ki, “Hayatımın aşkını bulmak istiyorum.”
Önüne şunları dizdim: Bütün derslerinden kalacaksın. Çok yakın bir dostunla ilelebet bozuşacaksın. Ya da eski sınıf arkadaşın ölecek.
İdil bütün derslerinden kalmayı seçti. O yıl sınıfı tekrar etti. Ailesi çok kızdı. İdil kurslara yazdırıldı, kendisine özel hocalar tutuldu ve hırslı bir insan oldu. O kadar hırslandı ki yılın sonunda dereceyle mezun oldu, aynı yıl işe girdi. Şimdi kariyerinin başında, maaşı eh işte.
***
Yıl 2008, İdil “Bir radyo programı projem var,” dedi. “İsterim ki başlasın. Radyocu kız olmak istiyorum.”
Kabul edildi!
Karşılığında şunları koydum önüne: Hayatının aşkı seni aldatacak. Çok yakın bir dostunla ilelebet bozuşacaksın. Ya da eski sınıf arkadaşın ölecek.
İdil aldatılmayı seçti. Zaten mühim olan kariyer.
***
Yıl 2011, İdil’e yine göründüm. Bana dedi ki “Üne ve paraya kavuşmak istiyorum.”
Kaşlarımı çattım çünkü iki şey istemişti. Ama ben ikiletmedim, çünkü şeker gibi bir tanrıçaydım. Üç şey dizdim önüne: Şeker hastası olacaksın. Çok yakın bir dostunla ilelebet bozuşacaksın. Ya da eski sınıf arkadaşın ölecek.
İdil dostuyla bozuşmayı seçti. Olsun ama, ünlü oldu.
***
Yıl 2014 İdil bu kez şöyle dedi: Şanım şöhretim var ama param az. Zengin olmak istiyorum. Çatısında jakuzisi olan gökdelen istiyorum.
Dedim ki karşılığında: Programda çok büyük bir gaf yapacaksın. Ya da şeker hastası olacaksın. Ya da eski sınıf arkadaşının ölümü…
İdil gaf yapmayı kabul etti.
Sıçtı batırdı.
En söylememesi gereken şeyi, en olmayacak kişiye, canlı yayında söyledi. Önce işinden oldu, sonra kitlesini kaybetti. Çatıdaki jakuzisinde gizli gizli ağlıyor. Eski çok yakın arkadaşını filan özlüyor.
***
Yıl 2017
İdil biraz mutsuz. Eski hayatını istiyor. Kaybettiklerini geri alıp karşılığında her şeyi verecekmiş: “Tüm dileklerimden feragat ediyorum Hera cadısı, beni eski halime getir” Bana bunu layık gördüğü için ona çok kızıyorum ama dövmüyorum, çok çaresiz çünkü kızcağız.
“Olmaz İdil.”
Çünkü o oyun öyle oynanmaz.
“O zaman”, diyor İdil, “ben o kadar güzel bir şey yapmışım ki o gafım unutulmuş.”
Somutlaştırmasını istiyorum.
“Gökdelenimi satıp fakirlere yardım yapmışım ama gizli gizli. Biri bunu duymuş ortaya çıkarmış. Kimse kesinlikle benim bunu aslında ortaya çıkacağını düşünerek yapmış olduğumu düşünmeyecek. Yani öyle olsun istiyorum. İnsanlar her şeyden şüphe etmeye devam etsin ama bir şekilde benim bu iyiliği gönülden yaptığımdan emin olsun.”
“Bu,” diyorum, “dilek kapsamını aşan bir şey. Ama gökdelenini gizlice bağışlamış gibi yapmanı sağlayabilirim.”
Razı oluyor, ne yapsın.
Karşılığında şunları koyuyorum önüne: Eski sınıf arkadaşının ölümü. Şeker hastası olmak. Kendisine çok gerekmeyen bir uzvunun kaybı, hangisi belli değil. (Bu da beni uğraştırmanın cezası, söylemiyorum hangi uzuv olduğunu)
İdil şeker hastası olmayı seçiyor. Çok da seviyordu şekeri yazık. *Dikkatsiz okur öykünün girişini hatırlasın, o tutarlılık hissi vermek adına yapılmış kıymetli bir çabaydı.
***
Yıl 2020
İdil, ona göründüğümde kendine hayrandı.
Kim yıllardır görmediği eski sınıf arkadaşının canı için şeker hastası olmaya razı olurdu ki? Bunca yıl, eline o kadar fırsat geçmesine rağmen bir kez bile canını almamıştı arkadaşının. O nasıl da güzel bir insandı. Buna karşılık kazandığı her şeyi kumarda yitirmişti. Ben kötü, pis bir tanrıçaydım. Madem bu bedelleri ödüyordu, o halde hatırlamak da istiyordu. Evet, bunu diliyordu benden. Başka da hiçbir şey istemiyordu. Çünkü o öyle de azla yetinen biriydi. Ve ben, çakal tanrıça, nasıl da g.t olacaktım şimdi! Haydi bakalım, sıkıysa yap bunu: “Hatırlamak istiyorum.”
İdil bunu diledi. Bu bir Grundnorm’du. -Grundnorm’ları bilirsiniz. Sistem onların üzerine kuruludur. Onlarla oyun olmaz. Ama ille de oynanacaksa, kurallar tersine döner. Söyledim bunu. Ama İdil bana sorarsanız pek de anlamadan kabul etti.
“Üç yıl sonra görüşürüz,” dedim. “Ama bu kez ilk taşı ben oynayacağım.” -İdil bunu da anlamadı. Zira taş kafalıydı.
***
Yıl 2023.
İdil, benimle girişeceği pazarlıklardan zihni yorgun, allak bullak halde çıktı karşıma. Makineli tüfek gibi dizdi dileklerini önüme. -Meğer o zannetmiş ki, şey, artık o üç güzel dilek dileyecek ben bunlardan birini seçip kabul edeceğim.
“Hayır,” dedim. “Öyle değil.”
Aval aval yüzüme bakıyordu, biraz acıdım ona, elimde büyümüş, elimde yaşlanmıştı. Son üç yılda gözlerinin altı çökmüş, yüzü çarpılmıştı. Daha da çarpılsın istedim, ben de kızgındım çünkü -İlk kez kullarımdan biri yüzünden Grundnorm’u ters çevirmek zorunda kalmıştım anlıyor musunuz? Canımı sıkıyordu bu vaziyet. Başka tanrı ve tanrıçalar nezdinde küçük düşmüştüm, hepsi yüzüme gülüp arkamdan dedikodumu yapıyordu.
Tüm acımasızlığımla -Hera görse kıskanırdı, çünkü bilirsiniz, Hera her şeyi kıskanır- şöyle dedim ona:
Eski sınıf arkadaşın ölecek.
Karşılığında seçebileceğin iyiler…
Bir: Hayatının aşkı seni aldatmamış aslında, sen yanlış anlamışsın olayı.
İki: Dokuz yıl önce yapmış olduğun gaf artık politikli inkorekt olarak görülmüyor. Söylem değişti, insanlar “Meğer İdil zamanın ötesindeymiş” diyecekler, yeniden kıymete bineceksin.
Üç: Hiçbir şey hatırlamayacaksın ve bundan sonra hiç pazarlık olmayacak.
Şeker kız üçüncüsünü seçti.
Şirin öykümüzün sonu.
İyi bayramlar.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.