Kadının beyanının esaslığı konusunda bir çocukluk travmam var. Söz Fato’daki Fatma Girik’in, aile içi bir tecavüz vakasında tecavüzle suçlanan adamın yüzüne tükürmesi ve bunun ardından adamın intihar etmesi. İzlememiştim, annemden dinlemiştim. Belki tam böyle değildir ama içime oturmuştu. O zamandan beri taraflardan biri diğerini suçladığında faile tükürülmemesini kafamda kırmızı çizgi olarak belledim. -Ünsüz olduğum için şimdiye kadar bu prensibimi sınamam gerekmedi.
Gel gelelim ünlüler böyle durumlarda konuşacak olduğunda bir kısmının Söz Fato’da’dakine benzer bir hizaya getirme ve yargı dağıtma misyonunu kendine yüklediğini görüyorum. (Buna gıcık oluyorum) Bazı ünlülerin de linç kültürüne karşı çıkmak adına mağduru suçlama ya da failin avukatlığını üstlenme misyonuna talip olduğunu görüyorum. (Buna daha bir gıcık oluyorum). Bu suçlayıcıların alınmaları gerektiğinden daha fazla ciddiye alındığını görüyorum. (Saçma ve yorucu buluyorum) Bu twitır yüzünden oluyor. Ateş Hattı’nın yoğunlaştırılmış, kitleselleşmiş ve hepten zıvanadan çıkmış bir kopyası adeta orası.
İnsanlar tükürükler saçarak konuşuyor ama failden çok birbirlerine tükürüyorlar. Herkes kendisini ve muhatabını fazla ciddiye alıyor. Kimse özür dilemiyor. Herkes adeta bir yasama bir yürütme bir yargı. Muhatapları da öyle. Sanki kıyamet onların arasında kopacak.
Mağdura gıcık olma hakkı
Şiddet gören ve kafası geç gelen, hatta hiç gelmeyen -benim üniversitede vardı böyle bir arkadaşım, inkar ve nefret arasındaki sarkaçta gidip gelir kızlı erkekli arkadaşlarına saç baş yoldururdu. Feminist değildik, anti feminist değildik, arkadaşıydık ve gıcık olurduk- ve affeden veya ürken ve şikayetini geri çeken insana gıcık olunabilir. Ama bu gıcık olma olayı kamusal alanda dile getirildiğinde başka bir şeye dönüşüyor. Çünkü sözü yüzlere binlere ulaşıyor ve oradan buradan kalpler pırtlıyor. Böylece bazılarına göre bir şey “yeniden üretilmiş” oluyor ama bu lafı ilk söyleyen kişi, acaba gündemin Twitter gibi bir hayvanoğluhayvan tarafından dakikada bir değişeceğini de öngörebilir miydi? Pardon my French, ama böyle bir iletişim formuna sıkışmışken, isteyerek ya da bilinçsizce, hiçbir şeyi yeniden üretebileceğimizi sanmıyorum. Orada ünlü ya da ünsüz herkes her şeyi diyebilir ve sonucunda en fazla kendi kariyerini boklamış olur. -çünkü X yıl sonra Y kişisi kendiyle çeliştiğinde ya da tam da kendisi gibi davrandığında mutlaka biri caps almıştır ve bakınız NASIL DA O ZAMAN BÖYLE DİYORDU ŞİMDİ BÖYE ya da NASIL DA O ZAMAN DA BÖYLE TARAK KÜREK KONUŞUR İDİ VE DE HALA ÖYLE.
Ama yok. Twitter saçmalamalarının kadınların mücadelesine herhangi bir şekilde zarar vereceği düşüncesi de böyle bir şey sahiden mümkünmüş gibi çileden çıkmayı da… Öldürebileceğimiz insanları öldürmemeliyiz, yarabbi, bence dünya o zaman bir tık güzel olacak.
Polemikler.
Birkaç gün içinde bişeyler oldu. Önce bu yukarıdaki oldu, kadına epey kızdılar -sahiden çok dalyaraqça bir sorgulamaydı- sonra Ata Mert Binicioğulları bilmem nesi çıktı. Anladığıma göre biraz ruh hastası biriymiş ve ilişkiye girdiği kişinin de dengesini bozmuş, üstüne kadın hakları konusunda atıp tutup en çok ben feministim pozları kesiyormuş, seym old stori, birileri buna fena bilenmekte haklı.
Anlayamadığım nokta, herifin Ak trollerle ilgili konuşmasının dile dolanması. Ne yapmalı yani AMB’yi çöpe mi atmalı, camdan mı fırlatmalı, çarmıha mı germeli. Dünya böyle bir yer, sorunlu insanlar var olacak ve saçmalamaya devam edecek. Onların bankaya gitmelerine, alışverişe çıkmalarına ve şehirlerarası seyahat etmelerine engel olamadığınız gibi çeşitli gazete ve televizyonlara çıkmasına da engel olamayacaksınız. Dünyayı boktan insanlara, boktan insanları da dünyaya yasaklayamazsınız.
Bu hizaya getirme çabasından yılgınım. Mansplaining, love bombing, ghosting gibi kavramların bir şeyleri anlamayı/görmeyi kolaylaştırması gerekiyordu ama olay karşılıklı bok fırlatma oyununa döndü. Sıkıldım. Twitır’daki bok kokusundan yıldım. İnsanlar gerçek hayatta da kokulu görünmeye başladılar artık gözüme. Çok sıkılıyorum. Alaska’ya filan gidesim geliyor.
Üçüncü bir şey. Cüneyt Özdemir “HDP’li vekiller. HİHİHHİHHİ” dedi. Ahmet Şık, “seni gidi saray soytarısı” kabilinden çıkıştı. Birbirlerini soytarılıkla suçlandılar, sonrasında C. Ö. çok saçmaladı. Bence. A. Ş. niye soytarılarla uğraşıyor? Beri yandan C. Ö. nazarımda çok sevimli bir soytarı -sırf doğumgünüdaşım diye de değil. Üzülüyorum bu durumlara!
Keşke her şey sabah kahvesi gibi olsaydı.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.