Var böyle filmler.
Bana ikinci kez tavsiye edilmesi üzerine, açtım Çekmeceler’i izledim.
İlk on dakikasında dedim ki “Bööööh bu ney be. Fransız-filmleri-özentiliği.” (O dalganın bir adı vardır kesin, özellikle kadın karakterler, muhataplarıyla teatral biçimde ve kameraya bakarak konuşur, ayrıca inanılmaz enerjiktirler, cinsel olarak tatmin edildikten hemen sonra bile kalkıp tirat atabilirler) İzledikçe kurgusu hoşuma gider gibi oldu -ama orada da abartılmış. Bir noktada sırf gizem havası yaratmak adına doğrusallığın bu kadar kesilip biçilmesinden yıldım. Yine ilk başta her şeyi -asılan adamı, fütursuz kadını- çok abartılı buldum ama sonra dedim ki, gençliğim ne kadar sıkıcıymış benim, belki de insanlar sahiden böyle.
Filme, ortalarına doğru biraz ısınmıştım aslında. Bitirdiğimde de gözlerim dolmuştu -Neden? Müzikten. Basmışlar ajitatif müziği. Ben bunu eleştiririm ama seve seve düşerim- Tuvalete gidip gelince ayıldım ve dedim ki “Bu neeea bichim bir film böyle be.”
Genel olarak ahlakçı. Don Juan’ı izlediğimde 10 yaşında filandım, gerçek aşkı nihayet bulduğunda sevdiği kadın ona kaç kişiyle birlikte olduğunu sormuştu. Don Juan epey bir geveledikten sonra “Tam olarak… Bin beşyüz iki tane” demişti.
Kadının yüzü düşmüştü, Don Juan’ı kumsalda bırakıp gitmişti. Başka bir şey hatırlamıyorum filmle ilgili, ama Don Juan “sorunlu” bir karakter olsa bence buna dair bir şeyler bilirdik. Gel gelelim Çekmeceler’de film boyunca kadının “önüne gelene vermesinin” ardındaki derin yarayı arıyoruz.
Lakin özellikle sinir olduğum kısmı şuydu:
———SPOYLIR——–
Gerçek mi hayal arkadaşı mı tam anlaşılmayan Ceylan evlenir. Düğününe Deniz’i çağırır. Deniz düğüne bikiniyle gelir (ayıb) ve Ceylan’ı yargılar. (“Utanmıyor musun??? :DDD”) Bu yargılamada seyircinin Deniz’e hak vermesinin beklenmediğini düşünmek için baya baya mal olmak lazım, zaten film müzikleriyle ve kamera hareketleriyle baştan sonra izleyiciyi etkilemek üzerine kurulmuş, yani öyle karakterleri saldım çayıra Mevla’m kayıra durumu yok.
Deniz ne kadar ahlakçıysa (“BENNNN DE OROSPUYUMM AMA SİZİNNN GİBİ RUHUMU DEYİL G.TÜMÜ S*KTİRİYORUM…….” ahlakçılığı) senarist de o kadar öyle ve bize uyuz uyuz şunu söylüyor:
Bir kadın, 500 kişiyle yattıktan, grup sekse, anala vs bulaştıktan sonra “artık duruldum, evleneyim çoluk çocuk peşinde koşturayım” ya da “hasktr aşık oldum, bu sefer ciddi” diyemez, diyebilemez, ille de diyecekse en azından utanması gerekir.
———END OF SPOYLIR——–
Telogen Effluvium
Sanki Tanrı’nın meleklerinden biri bu sözcükleri söylüyor ve kafanızdaki saçlar uçup gidiyor. Bir şey, kulağa çok hoş gelsin de görünüşü bu kadar kötü olsun. Dediklerine göre tiroid ya da stres kaynaklıysa bu sorun genelde geçici olurmuş, ama genetikse çaresi yokmuş. İrrasyonel aklım tiroidsizliğimin ya da stresin, muhtemelen genetik kodlarımda yazılı dahi olmayan bir şeyi tetiklediğini, bu yüzden git gide kelleşeceğimi söylüyor. Halbuki saç dökülmesi bu yüzyıl insanının dert edineceği bir şey olmamalı. Şu örnek kanlı canlı gözümüzün önündeyken hele:
Adam uzaya roket gönderiyor.
GÜNÜN ESPRİSİ
Bir bakmışsın, muz bir bardak sütün içinde. Oldu mu sana Muzip?
Beşiktaş’ta Balık Pazarı’nın önünden geçerken sesli güldüğüm anlaşılmasın diye yalancıktan öksürük krizine girdim.
Merkezkaç
Bence her şeyin altından bu çıkabilir.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.