İklim aktivistlerinin karşısında “kötü”den başka bir şey olmak zor. Özellikle sizden 20 yaş filan küçük olduklarında. Bir insanın kendinden büyük bir şeyi kafaya takması saygı uyandırıyor -Özellikle de sizden yirmi yaş küçük olduklarında. -Çünkü o yaşta bisküvi yiyip yatakta zıplamaları lazım.
İklim aktivisti çocuklar karşısında “gerçekçi değilsiniz/ama fosil yakıtlar şahane” diyebilirsiniz ama “dünya yaraq gibi bir yer” diyemezsiniz. Yüzeysel olur bir kere. Sonra, samimi değildir. Bahane kokar.
Ama şimdi bana iklim aktivistleri kadar uzak olan 16 yaşımı düşünüyorum. 2004 yılında hayatımda ilk kez kendimden daha büyük bir şeyi kafaya takmıştım. Anti sosyal tabiatım, iklim aktivistlerinin yaptığına benzer bir şeyler yapmayı aklıma bile getirmedi -internetin primitifliğini de buna eklemeli. Zayıf İngilizcemle dolaştığım dinci ve milliyetçi Arap sitelerinde rastladığım fotoğraflardan en kötüsü yukarıdaki değildi -bunu gazetede görmüştüm. Beni saçma salak bir depresyona sokan -bu depresyonum anlaşılmadı, o dönem hayatımın kıyısında duran herkese bu konuda çok kırgınım; hayatımın baharını harcadım ve siz saygı bile duymadınız. Ayıb.- bombardımanda ölmüş bir çocuğun yakından çekilmiş fotoğrafıydı. Hayatımın eskisi gibi ya da eskisinden daha şen olması için yaklaşık altı yıl geçmesi gerekti. Altı yıl boyunca sığındığım ve giderek daha inandırıcı olan yegane tesellim ise iklim kriziydi. O zaman bunu “küresel ısınma” olarak biliyordum.
O yüzden şeyi düşünüyorum. Greta Thunberg, iklim krizine değil de mesela Irak savaşına ya da Filistin/İsrail sorununa ayılsaydı nasıl olurdu.
Neden feminizmden kaçmak
Katıldığım bir 8 Mart eyleminde Aliki’ye ev arkadaşından gelen mesaj idi:
“Ya biz niye bu kadar ezik bir eyleme katılıyoruz”
Çok yakın arkadaşı olmanın getirdiği rahatlıkla gönderdiği mesaj Aliki tarafından cevaplanmaya değer görülmedi.
Ama ben hala düşünüyorum.
Bazı kadınların, 8 Mart’a “ezik” bulduğu için katılmıyor olması, bence tüm etik çekinceler saklı kalmak kaydıyla üzerine düşünülesi bi’şey.
Feminist duyarlılığı olan insanların belli şeylere duyduğu öfkeden kaçışımda bazı gerçeklerin ve toplumsal olguların fazla iç içe geçmiş olması yatıyor. Öfkenin, eğilmez bükülmez ve değiştirilemez olana da -mesela erkek cinsinin kadın cinsinden fiziksel olarak daha güçlü olması, mesela erkek cinsinin penetre eden taraf olması- bulaşması canımı sıkıyor. Çünkü değiştirilemez olana kafa tutmak, onu kabul etmeyi şart koşuyor ama ben mesela öyle bir teori olsun istiyorum ki, doğa durumunda da galip gelebilsin. Elimden geldiğince inanmaya çalışıyorum buna. Ama her türlü “sıyırma” çabası anti-feminist olmakla suçlanıyor. Bu yorucu.
Tipik sıyırma örneği: Penetrasyonun ve zor kullanmanın ‘istenmeyen cinsel ilişki’den tamamen ayrılması.
Bu pratikte tecavüzün meşrulaşmasına da yaradığı için teori aşamasındayken öldürülüyor. -Yazık. Bence güzel bir teoriydi ve yaşamalıydı.
***
İnsanın olduğu şeyden olacağı şeyden dönüşümü rezil bir süreç. Bunu toplum için düşünmek uykularımı kaçırıyor. Bu süreci politik bir mücadeleye dönüştürebilenlere hayretim hayranlığımdan birkaç kat büyük. Asla yapamazdım.
ŞŞ
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.