Güncelleme Zulmü, Gayri Akillerin Konuşması, Minoxidil ve Uyanamayanlar

WordPress’in bu hali iğrenç.

Tek kelimeyle iğrenç.

Yazdığımı göremiyorum neredeyse. Hayır salak gitmiş en ince yazı tipini seçmiş. Nokta koysam KAYDEDİLİYOR. Allahın salağı, kod mu yazıyorum, dünya zoru bir matematik problemi mi çözüyorum neyi kaydediyorsun.

Yeni kutucuk açılıyor her satır atladığımda. O kutucukların tümünü de seçemiyorsun, sayfayı kopyalayıp yapıştıracak olsan her paragrafı ayrı ayrı seçeceksin.

Ey sosyal bilimci, “seçim yapma şartı” ile ilgili bir şey söylesene. Demokrasi ile faşizm arasındaki ince çizgi, filan. Zorunlu güncellemenin insan haklarına aykırılığı veya? Demek ki Atatürk’ün harf devriminden sonra atalarım/analarım böyle hissetti. Yazık!

“Sen takıl bu köşede” dercesine bir “WP’yi klasik düzende kullanın” sekmesi konmuş. Eskisi gibi rahat değil, muhtemelen kalıcı da değil. Geçiş sancımı azaltmak adına çatılmış, hiçbir şeyin yerini tutmayan, Euthyrox gibi bir şey!

Tabii Euthyrox geçiş değil. Bu; Borges’in her şeyin Zahir’e vardığı öyküsü gibi her şeyin; ama sevgilinin, patronun, çalışılan işyerinin, binilen arabanın ve dahi yolun Euthyrox’a dönüştüğü bir kabus senaryosu düşünüyorum. Her seferinde rüya gördüğünü düşünen kişi rüyasından yakındığı sırada, yakınılan kişi ya da oturulan sandalye veya camdan içeri dolan müzik -evet müzik- Euthyrox’a dönüşür. Her defasında okuru şaşırtacak bir şey bulmalı. İzleyiciyi ya da.

Bir gün acaba film çekebilecek miyim.

Why in hell did WP do this sh*t

Şöyle bir şey var çağımız insanında, daha iyisini yapacak kapasitesi yok ama g.telek egosu ille de medeniyete bir tuğla eklemenin derdinde, o yüzden, “b.kumu da katayım, değişiklik olsun” deyip yarraq gibi bir şey yapıyor.

Allah belanı versin senin WordPress. Bu fontun da, bu biçimin de. Böyle olsaydın hiç başlamazdım.

Gayri akillerin konuşması

Gayri akil kedi değil mesela, onlar anlar. Köpek filan anlar. Hayır eşyaların. Elektroniklerin konuşması. Mesela bilgisayarıma -çok kavga ederiz, hatta bir defasında üst kat komşum polis çağırmaya kalktı bu yüzden- küfrederim, çok yaparım bunu ama dün Siri yukarıdan pırtlayıp “Bu söylediğinize cevap veremiyorum…” deyiverdi.

Utandım. Öfkem içime kaçtı. Kalabalıkta yavaşlığına vs. söylendiğim kişinin dönüp özür dilemesi gibi bir şey oldu.
-Yok, ben özür dilerim.

Bu gayrı akillerin konuşması olayı evrimsel olarak alışık olmadığımız bir şey. Ne kadar bilinçsiz olduklarını, bizi yargılamadıklarını, nefret ya da sevgi gibi duygularının olmadığını bilsek de bunu anlayamıyoruz. O yüzden, yani insanın hıncını çıkarabileceği eşyaların giderek tükenmesi insanlık adına tehlikeli bence. -Ama küresel ısınma hepsini ezip geçecek o yüzden, rahat.

Saç dökülmesinin nedeni Koronavirüs olabilir mi

Aliki böyle birkaç haberden bahsetti bana bugün. “Senin olayın tiroid olmayabilir” dedi. Bu uzun zamandır bana söylenmiş en güzel şeydi sanırım. Biraz bakındım, gerçekten yabancı sitelerde bu konuyla ilgili uzmanlar görüş vermiş, forumlarda insanlar yakınmış. Telogen Effluvium, çoğunlukla yüksek strese maruz kalmanın ardından 3 5 aylık bir zaman geçtikten sonra kişi tarafından birden (Hasktr şakaklarımda saç kalmamış/tepem açılmış) fark ediliyormuş. Bana tam olarak böyle oldu, tarihler de tutuyor. Hastalığın virüsün kendisiyle ilişkili olması muhtemel, birkaç resmi ve ciddi olmayan sosyal medya anketine göre, hastalığı atlatan dört kişiden birinde bu olmuş. Ama olağanın üzerinde bir stres seviyesi de hastalığı kapmayan kişilerde bunu tetikleyebiliyormuş. Sahiden hiç alışık olunmayan bir stresti düşününce. İnsan genelde kişisel stresler yaşadığı için cümbür cemaat yaşanan stresi anlayamıyor, ağırlığına ayılamıyor. Ama ağırdı yani, düşününce.

Minoxidil de aldım, evet.

Aliki erkekler için olanını al öbürü bi’ b.ka yaramıyor dedi, öyle yaptım. İnce telleri döküyormuş evvela. Sonra yenilerini çıkarıyormuş. En az dört, tam verim almak için 1 yıl kullanmak gerekiyormuş. Meh.

Kedilerle uyumak ve alarm ile uyanmak

Doktorum melatonin vermişti uyuyabileyim diye. Bir boka yaramadı. Aslında yarayacak gibiydi, sahiden aldıktan bir saat sonra mallaştım. Uyumaya çalıştım. Ama kediler rahat vermedi. Sonuç olarak yine dört gibi uyudum, üstüne sersem gibi uyandım. Ertesi gün yine böyle oldu. Sorun kedilerse gerçekten, bunun çözümünün kulak tıkacı olduğunu düşündüm -sipariş ettim 30’luk, çünkü çiftini eczanede kırk liraya satıyorlar ve “tekrar kullanılabilir” olduğunu iddia ediyorlar- ama bu sefer de saatin alarmını duymam diye korktum. Bunu düşünürken dedim ki, neden mesela bileğimize filan bir şey takıp onun titreşimiyle uyanmıyoruz ki. Belki böyle bilekten titreşimli alarmlar vardır. Derken edepsiz bir şeyler düşünürken buldum kendimi ve bir de baktım ki adamlar yapmış.

Aliki dedi ki, biliyorum bunu ama ben bununla yataktan hiç çıkmazdım.

ŞŞ