
David Cronenberg‘in oğlunun filmini izledim. Bu da bir tık babasının varoluş/bedenler konusundaki takıntılarını devralmış gibi.
Posessor‘u izlerken yine aklıma geldi. Çocukken kısa süreliğine başka birinin bedenine girip delirmek gibi bir fantezim vardı. Yeterince delirdikten sonra çıkacaktım. İşte onun olamaması ihtimali beni korkuturdu. Bu delirmeler Hollywood‘un hikayesini anlatmaktan bıkmadığı dahi delirmeleri gibi değildi. Baya paçalarından boklar akarak, yerli yersiz gülüp ağlayarak, oraya buraya saldırarak gerçekleşen, ihtişamdan uzak delirmelerdi. İnanılmaz rahatlatıcı bir o kadar utanç verici ve sürdürülemez geliyordu bana. İşte Possessor filminde…
SPOYLIR!
Karakterin, “Pull me out!” deyip çıkarılmaması, beni biraz düşündürdü.
SPOYLIR!
Hemen sonraki gün izlediğim eXistenZ, ergenlik yıllarımda özgüven eksikliğime çare olarak geliştirdiğim, ancak o zamanki terapistimin aklına yatmayan -“Olmaz ki, hile bu!”- fikri anımsattı. Buna göre kişi, kendisinin aslında kendisi olmadığına inanıyor. Mesela Elif Gül diye biri olsun bu, Adanalı, sarışın vs. Onu kendisi yapan şey her neyse, aslında başka birini Elif Gül yapan şeymiş. Böylece kişi, kendisinin yansıması olarak görünen şeyin aslında başka birinin yansıması olduğuna, kendi kendisinin ise Elif Gül imajının ardında sinsi sinsi yaşadığına inanıyor. Bundan sonra artık bu kişiyle girilen ilişkiler, kendisine söylenen sözler, hakkında yapılan yorumlar, hiçbiri ona değmeyecektir, hepsi Elif Gül‘ün sorunudur. Bu noktada insanın tabiatı gereği sosyal olması sorun çıkarıyordu ki buna bulduğum çözümde fonksiyonlardan ilham almıştım:
Elif Gül eşittir Elif Gül’. Ama kendisi ve görüneni bir değil. Aradaki doğrudan ilişkiyi yok sayıp kendisinin aynı zamanda gibi görüneni olmasını bir tesadüfe dönüştürdük: Kendisi, kendisi gibi görünen şeyin ardında. Hile değil de hülle aslında, bir nev’i. -E, terapistim bunu öngörememiş miydi?
Tam anlatamıyorum ama, rahatlatıcı bir şeydi ve teneffüslerimi kurtarırdı. -Bununla birlikte, ben olarak görünen şeye acımama engel değildi. Şimdi düşününce, insan zaten kendisini doğrudan yansıtamıyor. Belki sadece buna ayılmam yeterliydi. Terapistim bunu da söylememişti.
İşte buradan hareketle özgüven simülasyonlarını düşündüm. Her türlü fobinin ilacı olabilir. Yalandan yükseklikler, yalandan haşereler ve yalandan zorba sınıf arkadaşları.
Günün Keşfi
Evime on dakika mesafede hayvan gibi Carrefour keşfettim.

İnsanın böyle en ummadığı anda karşısına süper market çıkması rüya gibi. Dilimlenmiş avokado, sushi malzemeleri, salyangoz konservesi, kakaolu doğal şeker kamışları filan vardı içerde. Başlarsam duramayacağımdan korktum ve hiçbir şey almadan çıktım.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.