Taklitçilik, Esinlenme, İlham, Özeleştiri

Sevgili blog, bugün bir avuç takipçisi olan kanalım için birisi “çakma Kalt” kabilinden bir yorumda bulundu. Kafamda birden sirenler çalmaya başladı. EYVAHLAR OLSUN/NE DİYEYİM ŞİMDİ BEN/AGRESİF OLMAYAN/İRONİK VE SEVİMLİ Bİ CEVAP VERMELİYİM/ASLINDA DEFAKTO’YU TAKLİT EDİYORDUM DESEM?/TAKLİTLER ASLINI YAŞATIR DİYE PİŞKİNLİĞE VURSAM?

Aliki dedi ki, saçmalama lan, yorum aldığına sevin, bi şey de yazma, gerek yok.

Bir diğer Aliki, “Ee etkileşim almışsın ne güzel, bu iyi bişey” dedi. (Etkileşim bence sinir bozucu.)

O da tepkisiz kalmamı söyledi. Genelde bir şeyi yapmamak, yapmaktan daha cazip geldiği için dediklerine uydum. Lakin içime dert oldu. Eski videolarımı kurcalayıp acaba hangisi taklit gibi diye düşün düşün beynimi yedim. 15 saniyelik videolarım sahiden biraz şey, esinlenme, belki, yani. Bir videomda da, çok bilinçsiz sayılmayacak şekilde Defakto özentiliği vardı. Ama ne bileyim özgün şeyler de yaptığımı düşünüyorum. Üf bilmiyorum. Bu aklıma getirdi:

Her Gördüğünü Çalan ve ‘Bu Benim Eserim’ Diyen Bok Gibi İnsanlar

İlk okul birdeydim, etüt odasında resim çiziyorduk. Karşımdaki yaşı benden biraz büyük bir elemandı, şato çiziyordu. Çok güzel çiziyordu. Çaktırmadan aynısını çizmeye başladım, anlamasın diye tepeye üç tane de minare ekledim, fakat çocuk bunu fark etti ve ortalığı birbirine kattı. Ben ısrarla “şato değil cami” çizdiğimi, bunun da tamamen benim kendi öz fikrim olduğunu söyledim -o sadece ilham vermişti. Şimdi görüyorum tabii, bariz taklitçilik. Nitekim eğitmen, çocuğu “hoş gör, kızma, yaşı küçük” diyerek sakinleştirmeye çalışmıştı. Belki ben böyle biriyimdir.

Bu özeleştirel tavrım, insanların samimiyetsizliğinden ve kendine duyduğu gizli hayranlıktan yakınan bir Aliki’nin güzel laflarını hatırlattı. Ona bok gibi olan ve bunun bilincine varmış insanlar olduğunu söylediğimde Aliki böylelerinin de süper özeleştiri yaptıkları için yine gizliden kendini övdüklerini söylemişti. Kısmen ikna olmuştum. İnsanlar kendilerini ciddi ciddi yargılayamıyor, yüz seksen derece değişip bambaşka biri olduklarında bile bunu kendilerini yargılamadan yapıyorlar. Yargılamada çok kibirli bir… -Mesela bu düşünceyi de Dogville’den çaldım. Tüğğ.

İnsanın sürekli kendiyle didişmesi ne kadar boktan. Hiçbir zaman kendi samimiyetine inanmaması. Bu bana düşündürdü.

“İvan inansa inandığına inanmaz, inanmasa inanmadığına inanmaz.”

Bu Ivan, Dostoyevski’nin gizli inançlı ateist karakteriydi.

Ben belki de oradaki Ivan gibiyimdir.

ŞŞ