
K. R.
Vodafone ve Digitürk‘ün başını çektiği bir rezillik. İnsanları arıyorlar, delirtene kadar arıyorlar, siz diyorsunuz ki “Gerçekten vaktim/imkanım/sabrım yok”, ama onlar vazgeçmiyor. Vodafone beni şimdiye kadar en az on farklı numaradan aradı, her biriyle yaptığım sonuçsuz (“hayır gerçekten, ilgilenmiyorum kampanyalar ile, hayır farklı bir tarifeye geçmek istemiyorum, gerçekten şu an iskeledeyim vapura biniyorum, aramayın beni artık, kırmızı listeye filan alın, kimse aramasın”) görüşmelerin sonunda hepsini engelledim. Bu aramalar, özellikle birinden haber bekliyorsanız, mesela bir iş başvurusundan sonra vs geldiğinde çok sinir bozucu oluyor. Tanımadık numara görüp heyecanlanıyorsunuz ama ya bant çıkıyor ya da İYİGÜNLERVODEFONE‘DANARIYORUM İSMİM AYLİN.
Bana ne.
Bunun adı gerçekten sapıklık değilse nedir bilmiyorum. Çağrı merkezi deneyimim olduğu için bundan Aylin‘in sorumlu olmadığını biliyorum, ama bu kendisine gıcık olmama engel olmuyor. Bu sapık her kimse adını adresini eşgalini istiyorum! Kim Aylin‘e beni zorla aratan! Sistem deme sisteme hiçbir şey işlemiyor!!
Yine çağrı merkezi deneyimim dolayısıyla, o aramaların bir kısmının aslında müşterinin lehine olduğunu biliyorum. -Çok defa rezervasyonu durduk yere iptal edilen müşteri, gururu ve öfkesi nedeniyle kendisine vermeye çalıştığım daha iyi konaklama fırsatlarını reddetti. Bu durumda karşınızdaki o kadar sinirlenmiş oluyor ki, zararı karşılama önerinizin altında da bir çapanoğlu arıyor ve parasının yanmasını tercih ediyor.- Fakat bunu çok iyi gizliyorlar. Zırt pırt ve yerli yersiz aramalarla delirtilen müşteri, artık söylenenin menfaatine olup olmadığını dinleyemeyecek hale gelmiş oluyor. Yani düpedüz iki tarafı da mutsuz eden ve hiçbir işe yaramayan bir sistem çağrı merkezi dediğimiz şey.
O yüzden de,
olmamalı.
Burada aslında çağrı merkezinin tacizciye ne kadar benzediği üzerine bir şeyler yazmaya niyetliydim (Facebook’un ne kadar şizofreniye benzediği yolunda benzeri yapılmıştı birilerince) alakasız saçma sapan bir şey oldu. Neyse. Ellemiyorum. Demek ki kapasitem bu kadarına yetiyor.
Kapasitesini Olduğundan Yüksek Zannedenler
Diye güya başlığa bağlıyorum.
Burcu Bakdur üzerine biraz düşündüm. Aslında ondan önce bir kız vardı Nedir‘i sunan, biraz sert bir kadındı, ben onu severdim. Burcu Bakdur bebek gibi konuşan gızlar familyasından sempatik mi itici mi pek çözemediğim biriydi. O işte, Nedir‘den ayrıldıktan sonra kaybolmuş, Ekşi‘de öyle diyorlar.
Baktım, gerçekten de bir şey yapmıyor. İnternetteki varlığı son bulmuş. Gerçi Instagram’da bol bol fotoğraflarını paylaşıyormuş. Bazıları seksiymiş, bunu eleştirmişler. Pek anlayamıyorum. Bizde tuhaf bir seksilik düşmanlığı var. Doğası gereği vücudunu göstermek zorunda olmayan hiç kimsenin seksi fotoğraflarına katlanamama hali. Kızıyorum buna.
Seksi Olma Hakkımız Engellenemez

Her kadının ve adamın yumuşak ışıkta vücutlarının belli bölgelerini sergileyip erotik erotik bakmaya ve bu yüzden kınanmamaya hakkı var.
Konu dağıldı.
Neyse Ekşi‘ye baktım biraz, “hayatının hatasını…”, “kariyerini bitirdi…”, “g.t kalkması…” filan yazmışlar. Önce tam ünlü ol ondan sonra böyle maceralara gir demişler.
Aslında Spice Girls bunu yapmıştı. Kariyerleri zirvedeyken menajerlerinin g.tüne tekmeyi vurmuşlardı. Sonrasında gayet güzel işler yaptılar, ama şimdi düşünüyorum Geri’nin ayrılmasıyla olaysız dağılan grubu menajer bir şekilde bir arada tutabilirdi. Belki Geri‘yi de gölgede bırakacak bir şey bularak, belki onu kalması için ikna ederek, bir çözüm bulurdu işte. Menajerler böyle şeyleri bilir, krizleri çözmek onların işidir.
Neyse, Geri‘nin de işleri iyi gitmemişti. İlk soloları patladı, sonra dip. Belki kalsaydı Spice Girls de bozulacaktı. Ama kadın hayatı boyunca sorgulamıştır, ayrılmasam nasıl olurdu diye.
Üzücü.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.