Piyasayı düşüren insan olmak istemem. Ama bir konuda benden bütçe istendiğinde, yüksek fiyat istersem karşılığını misliyle alırlar diyerek düşük ücret öneriyorum. Bu boktan huyu değiştirmeliyim çünkü her halükarda karşılığı misliyle alınıyor. Bence insan mümkün olduğunca yüksek fiyat vermeli.
Açmazlarım:
Önerdiğim fiyat yüksek bulunursa ve karşı taraf pazarlık etmek isterse kendimi asla içinde olmak istemediğim bir durumda bulurum. Pazarlık etmek fıtratıma çok aykırı.
Direkt kabul ederlerse kendime söverim. (Pazarlık etmeye bile gerek görmedi)
İnsanın kendini içinde bulmaktan korktuğu durumlardan kaçışıyla ilgili bir şey var. Belanın etrafından dolanmak isterken en kısa yoldan çukura düşüyorsun. Aşamıyorum bunu.
Aliki’nin ısrarıyla aldığım kişisel gelişme kitabında (ısrarla psikoloji kitabı olduğunu söylemesine rağmen açık ve net bir şekilde kişisel gelişim kitabıydı) hayat acemilerinin özünde böyle değilken kendilerini bu hale getirdikleri, bu nedenle gerçekten hayat acemisi olduklarına benzer bir şey geçiyordu. Şimdi bunu nasıl düzelteceksin. Aynı kitapta çocukluğunuza sağ elle mektup yazın, sol elinizle cevap verin gibi bir egzersiz vardı. Kitap milyonlarca satmış. Okuyanların kaçı bunu yapmıştır cidden merak ettim.
Havuz
Conrad’ın, küçükken gözüme kocaman görünen havuzunu görmeye gittim. Hayal kırıklığıydı. İstediğim nostaljiyi yaşamak için eğilip aşağıdan bakmak istedim ama utandım. Filmlerde filan insanlar böyle şeyler yapmaya utanmıyor ve genelde bu vesileyle birileriyle tanışıyor. Gerçek hayattaki utangaçlıklarımız olabilir bu kadar sıkılmamızın sebebi.
Kedi
Mind Hunter’daki psikiyatristin apartman boşluğunda gezinen kedinin akıbetini merak edip forumlara baktım. Ben kedinin sıkılıp gittiğine inanmak istemiştim. Çeşitli forumlarda da bu yönde görüşler var. Ama David Fincher bunu yeni bir sosyopatın doğumu olarak açıklamış. Halbuki kediyi besleyen ablanın aklından böyle bir şey geçmemiştir. (Üzülmedi de kızdı çünkü sanki) Bu durumda kedi aynı anda hem ölü hem de diri olmalı. Üzülmeye değer mi diye düşündüm, bence gerek yok. Bununla birlikte Ed Camper için üzülüyorum.

Hemen herkesin “annesi öyle olmasa bu böyle olmazdı” demesi garibime gidiyor. Kadını tanımıyoruz ki. Bir röportajında annesinin ağzına kemerle vururken “Bağırma, komşular seni dövdüğümü zannedecek” diye bağırdığını anlatıyor. EK buradaki ironiyi acaba kaç yaşında anlayabildi. Çocuğunu dövdüğünün farkında olmayan ebeveynler var, bunların çocukları da genelde dayak yediklerini ya hiç anlamıyor ya da yıllar sonra idrak ediyor. Bence ne kadar berbat bir anne olduğunun farkında değilmiş kadıncağız. Fotoğrafına bakınca iyi bir insana benziyor aslında. Yine de Kemper hakkında konuşanlardan biri annesi için “Bazen hissedersiniz, çocuğunuzda bir problem olduğunu hissedersiniz” benzeri laflar ediyor. Bu bana çok acımasızca geldi.
Ed Kemper 2017’deki duruşmasında şöyle şeyler demiş
PRESIDING COMMISSIONER FRITZ: Büyükannenize ve büyükbabanıza yaptıklarınızdan ötürü üzgün müsünüz?
KEMPER: Evet.
FRITZ: Üzgün müsünüz?
KEMPER: Evet üzgünüm.
FRITZ: Pekala. O zaman… Onlara ne söylerdiniz? Ne söylemek isterdiniz?
KEMPER: Yani, ikisi de başlarına gelenin ne olduğunu bilmiyor. Kafalarından vuruldular ve hemen öldüler.
FRITZ: E yani bu… Rica ediyorum… Bu, durumu hafifletiyor mu? Yani ne diyorsunuz, öldürüleceklerini bilmiyorlardı? Bilmek istiyorum, büyükannenizi ve büyükbabanızı öldürdünüz.
KEMPER: Evet.
FRITZ: Bayım, size bakmakla yükümlü olan büyükannenizi ve büyükbabanızı öldürdünüz.
KEMPER: Evet.
FRITZ: Size hiçbir kötülük yapmamışlardı. Hiçbir gerekçe olmadan bunu yaptınız ve size basitçe onlara ne söylemek isterdiniz diye soruyorum. İkisini de öldürdünüz ve bana sadece başlarına gelenin ne olduğunu bilmiyorlardı mı diyorsunuz? Ee? Bu durumu hafifletiyor mu? Bu… Bu çok rahatsız edici.
KEMPER: Hayır… Diyorum ki, sizin söylediğinize dayanarak…
FRITZ: Onlara ne söylerdiniz?
KEMPER: Ne söyler… Bana onlara ne söylerdim diye soruyorsunuz.
FRITZ: Ve siz de diyorsunuz ki…
KEMPER: Her şeyden önce…
FRITZ: Sizi başınızdan vurdum, bu yüzden öleceğinizi bilmeden öldünüz.
KEMPER: Eğer birden bire geçmişten kopup buraya gelselerdi, ciddi bir kafa karışıklığı olurdu, bir kere zamanın neden geçtiğini anlamazlardı.
FRITZ: Pekala.
KEMPER: Çünkü başlarına ne geldiğini bile bilmiyorlardı.
FRITZ: Anlaşıldı, tamam.
İlginç.
Günün saçma sapan fikri
Taraftarlar her maç kaybettiğinde, küfür kıyamet yürüseydi:
“Nasılda koydular hop hop hop! Amımıza koydular zot zot zot!”
Komik olmaz mıydı? Bence olurdu.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.