Bir sürü şey hakkında bölük pörçük fikir sahibi olup hiçbir şeyi savunamamak

Fikir savunmak. Ne kadar zorlaştı lan günümüzde. Johnny Depp – Amber Heard davasının konuşulduğu bir podcast‘e rastladım ve iki bölümü dinledikten sonra fikirlerimin (A. H belasını buldu şeklindeki süper kalifiye fikrim) değişebileceğini düşündüm. Değişmesi için 70 küsur saatlik davayı takip etmem gerekiyordu ama, yapmadım. (Bu fikirella oluşurken de yapmamıştım) 70 küsur saatte yapılacak çok daha ilgi çekici şeyler var çünkü.

Dinlediğim podcastte kadınlar, j.d.’nin medyanın gücünü arkasına alıp nasıl a. h’nin üzerine gittiğinden bahsediyordu. Mesela a. h. makyaj malzemeleriyle yüzündeki yara izlerini kapattığından bahsetmiş, sonra o makyaj firması çıkıp demiş ki “biz o ürünü daha üretmemiştik o zaman” bu cevap g.t etmiş A. H’yi. (podcastteki kadınlar bunun firma için süper bir reklam fırsatı olduğundan bahsediyor, j. d.’nin nüfuzunu da düşününce hak vermemek zor cidden) Biraz çocukluğumu düşündüm o zaman. Lan, dedim, yetişkinlerle tartışırken hep böyle olurdu. Bir açığımı yakalarlardı, bir rakam hatası yapardım, bir ismi yanlış söylerdim ve yalancı çıkardım, mağdurken suçlu durumuna düşerdim. Bu ilk özdeşleşmemdi a. h. ile, ikincisi, j. d.’nin a. h’yi pasifliği ve tepkisizliğiyle delirtmesiydi, bana çok feci şekilde g.tlük yapıp yapıp sonra hiçbir şey demeyen cool Aliki’yi hatırlattı. Mesai saatimin başlamasına 5 dakika kala beni yarım saat kitleyecek bir iş çıkarmıştı başıma bundan üç yıl önce, ben buna çıldırdığımda da hiçbir şey demeden kapıdan çıkıp gitmişti. Böyleleri insanı çıldırtır.

Öte yandan şey de geliyor aklıma, her şey böyle başlamadı sanki. Zannederim a. h’nin rüzgarı ardına aldığı bir dönem oldu, bu itibarı geri alma davasından evvel. Fakat o zamanlardan hatırladığım tek şey de Aliki’nin “j. d. de g.tün tekiymiş Allah belasını versin” tarzı bir şeyler demiş olmasıydı, yani konu ilk ortaya atıldığında da bilgim yoktu.

Bunları bilmezken ve araştırmayı çok da istemezken, zihin yine de durmuyor. Sorun bence bilginin her yerde ve sürekli olması + zihnin durmaması. Böyle olunca ister istemez taraf olmak zorunda kalıyorsun. Dahası ergenlik öncesi bir KIZLAAAAR vs ERKEKLEEEEER saflaşmasına döndü olay. Bu bana çok slkça geliyor. A. H’nin kaybetmesine “Me tooooo me tooooo nereye kadar, g.tünüze girdi mi şemsiyeeeee” diyenlerden tiksiniyorum, j. d’ye hak veren herkesi anti feminist, bilinçsiz, erkek yalakası g.tlekler olarak gören kişilere de gıcık oluyorum.

Neyse. İşte böyle anlarda toplumsal cinsiyet normlarının geçerliliğini yitirmiş olduğu bir çağdan geriye bakan yabancı ve cinsiyetsiz biri varsayıp kendimi öyle izlemeye çalışıyorum, o zaman gördüğüm j.d. isimli kişinin düşüşü ve yükselişinden ibaret oluyor (a. h için de tersi) -bu da bir şeylerin ciddi ıskalanması demek, en nihayetinde tarihçiler bunun tam tersini yapmaya çalıştığı için tarihten bir disiplin olarak bahsedebiliyoruz -galiba.

SEN HİÇ EMİN OLMA BİR ŞEYDEN Y.RAK KAFALI KIZ

Bence 21. yüzyıl esnek olmamızı istiyor. Fikirleri çılgınca savunmamak lazım. Çünkü ortalama bir insanın fikri bundan 50 yıl önce paldır küldür değişmemeliydi, bu omurgalı olmakla ilişkili bir şeydi ama şu an sürekli doğruluğundan asla emin olamayacağımız bilgiye maruz kalıyoruz ve sağlam bir politik angajmanı olmayan kişinin yolunu kaybetmemesi zor. Sağlam bir politik şeyin de artık çok sağlıklı olmadığını düşünüyorum çünkü nasıl güveniyorsunuz. Her şeyi ve herkesi savunan birileri çıkıyor ve bunların bazıları gerçekten çok zeki insanlar, içinden çıkmak mümkün değil. Garip şey.

Yine de neredeyse emin olduğum bişey var gibi. Bence hiç kimse sunulmak istendiği imaja sığamaz. Yani a. h ile ilgili bir imaj oluşturuldu sahiden de, j’nin etinden sütünden yararlanan ve eşini dostunu onun güzel evlerine yerleştiren, adamı hem sömüren hem boynuzlayan çok feci üstelik sosyopat bir tip -bunların art niyetli olduğu belli, hiçbir insan bu kadar basit değil çünkü. Neyse.

SQUID GAME

Uyy gozunu severim senin

Squid Game’in 2. sezon fragmanına düştüm, sonra 1. sezon fragmanına düştüm, sonra izledim birinci bölümü, “mugunghwa ggoti pieotseubnida” sahnesinden çok etkilendim. Oyuncak bebeğin kafasının 180 derece dönmesi çok egzorsisyeldi. Sonra gözlerinin bir o yana bir bu yana dağılıp herkesi pata pata pata herkesi vurması çok etkileyiciydi. Bazıları işi biliyor. Ciddi tırstım. Ama devamında pek böyle şeyler yoktu. Yine de izledim, sevdim. Kore yapımlarında gözüme batan mizaha biraz daha alıştım.

Oradaki kötü adam Instagram hesabında şirin şirin fotoğraflar paylaşıyor ayrıca kendisi yanılmıyorsam bir cat person. Yaşasın böyleleri. Kötü karakterleri canlandıran iyi insanları çok seviyorum.

Şok’a gittim, dayanışma vardı

Şok’a tuvalet kağıdı almaya gittim. (Karşı komşunun evinden çaldığım tek rulo bitince, mecbur kaldım) İki çeşit t.k. vardı. Kasada 50 küsur bir şey dediler. Dedim ki daha mı ucuzdu ki bi tane daha vardı, kasiyer hanım dedi ki evet, daha ucuz diğeri (kırk küsur bişey) arkamda sıra vardı, geçmelerini söyledim ve gidip daha ucuz olanını aldım, arkamdakiler öne geçmemi söyledi. SIRAMI ALMAMIŞLAR, BEKLEMİŞLER BENİ.

Çok hoşuma gitti.

Günün temizlik fikri

Hayatımda hiç yapmadığım bir şeyi yapmayı düşündüm -Haruki Murakami’nin bir kitabındaki bir karakter bunu yapıyormuş- perdeleri yıkamak, bazayı havalandırmak, camları silmek. Bunları yaparsam eğer, daha önce hiç yaşamadığım bir deneyimi yaşayacağım kısa bir süre için.