
Sevgili blog Aşk-ı Memnu’yu yine izlemeye başladım ve yine bir şeyler fark ediyorum. Mesela sondan bir önceki bölümde Behlül’ün Bihter tarafından tutulan ellerini burnuna götürüp bir an içi gidip sonra skym kurtulmalıyım bu illetten deyişini fark etmemişim.
Sonra şeyi de… Bu ikisinin arasındaki hiç de aşk değilmiş. Bir bok yemişler sonra da yediğimize değsin demişler. Daha ziyade Bihter demiş.
Bir de Behlül’ü anlamaya başladım bu defa, insan elinde büyüdüğü amcasını, çocukluğunu birlikte geçirdiği insanları nasıl terk edip gitsin (bunlara nasıl ihanet etsin kısmıyla kendi de yüzleşemiyor salak) Bihter’in birkaç aylık kocasına sırtını dönüp gitmesiyle B’nin ki bir değil, onun üzerine fazla gelinmiş. Gereçi Aliki’yle paylaştım bu görüşümü, uçkuruna sahip çıksaydı o zaman demeye getirdi.
Bu defa Kanal D’de izliyorum, ses kesilmeden, ama yorumları okumak için YouTube’dan da açıyorum aynı anda. Bu diziyi gerçek zamanda izlemiş olduğum için mutluyum. 14 sene öncesi çok eski geliyor ama perşembe akşamları dün gibi yakın.
Zam
Bugün zam talebimin (üç aydır haftada bir tekrar ettiğim talep) yüzde 90 olacağını söylediler. Ben salak bunu yüzde 90 zam gibi algılayıp fazla sevindim. Şimdi söylenen bebek zammın bile yüzde 10 olmayabileceğini düşünüp geriliyorum. Yıl sonuna kadar budur PM dediler, peki yıl sonundan sonra iki misli olur mu? “Böyle bir şey gündemimizde dahi değil.” Peki.
Almanya’da nasıl bu işler, dedim, videocular 4,5-5 bin bandında kazanıyormuş galiba? Yok canım, brütmüş o. Olsa olsa 3.5 alınırmış, o da çok sağlam bir portfolyo ile. Kafamı taşlara vurayım, keşke 5 yıl önce kurgu değil yazılım öğrenseydim. Yazılımcı ihtiyacı hiç bitmeyecekmiş çünkü tuvalete bile yazılımla gidiyormuşuz. Doğru.
Neden sinirlenince g.tümüzü değil dişimizi sıkıyoruz?
Ciddi ciddi, stresin neden böyle güzel etkileri olmaz? Geçen hafta yine diş plağımı çatlattım, enflasyon yükseldikçe daha fazla sıkıyorum, sonra gidip plağa para veriyorum, sonra ona verdiğim parayla yiyip içebileceklerimi düşünüp daha da hırslanıyorum. Doktore hanım dedi ki “sebebini bulman lazım”, sebebi belli, bulaşık deterjanı fiyatlarına bakıyordum. Aliki dedi ki, “tesbih çek”, eğer sevmiyorsan çaktırmadan cebinde çek (çok yanlış anlaşılabilir cepten tesbih çekmek) vücuduna zarar vermeyen bir takıntı geliştir. Mantıklı aslında. Düşüneceğim bunu.
Ebru Şallı ile g.t eritme egzersizlerine başladım. E. Ş’nin enerjisi beni sinir ediyor. Eğlenceli bişey yapıyormuşçasına o sinir şeyleri yapmak, illet. Aslında yoga iyiydi, karantina döneminde bunu rutine bağlamıştım. Karantina döneminde pek çok şeyi rutine bağlamıştım. Bi’ karantina daha olsa, birikenleri halletsem.
Atarlı LinkedIN
Yeni mezunlara çok ciddi bir atar gider var. Bugün LinkedIN’de yaşını başını almış bir bayın yakınmalarına rast geldim, yeni mezun gençler çalıştıkları yerde stajları bitip de kadro alır almaz LinkedIN’de titre’lerini editör yapıyormuş. “SEN NE ZAMAN GAZETECİ OLDUN”lar bitmeen şimdi de bu. Onu da yazmasınlar. İmzaladığım ilk sözleşmede titre’im editördü, karakola ifade vermeye gittiğimde polis beyler sistemde “editör” seçeneğini bulamamıştı. Aliki “Ay gazeteci yazın!” demişti. Ama işte, birileri muhtemelen s.k kadar maaş alan yeni mezunlara devletin sisteme tanımlamaya bile üşendiği bir titre’i de fazla görüyor. Vah.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.